Edwarda O’Bara, Amerika’nın “Uyuyan Pamuk Prensesi” olarak bilinir ve genç yaşta girdiği komadan bir daha uyanamadı. Bu trajik hikaye, 40 yıl boyunca süren bilinçsizlikle dolu bir yaşamı anlatıyor.
Edwarda, ailesinin büyük mücadelesiyle hayatta tutulmaya çalışılırken, 42 yıl boyunca komada kaldı. Ancak bu duruma girmeden önce, ailesine hayatlarını değiştirecek bir mesaj bıraktı.
1970 yılında, Miami’de neşeli ve popüler bir okul kızı olan Edwarda, sevgi dolu anne ve babası Kaye ve Joe ile yakın bir ilişki içindeydi. Kız kardeşi Colleen ile birlikte normal bir gençlik geçiriyordu.
En sevdiği şarkı “Bobby’s Girl” idi, çünkü adını taşıyan çocuğa duyduğu sevgiyi hatırlatıyordu. Bobby, Edwarda’nın hayatında uzun yıllar boyunca önemli bir yer işgal etti ve sık sık ziyaretine gelirdi – ancak Edwarda bunun farkında değildi.
Edwarda, ani bir zatürre nöbetinin ardından ağır bir şekilde hastalandı ve aldığı ilaca kötü bir reaksiyon gösterdi. Ailesi, aldığı insülinin vücudunda dolaşamadığı için titreyerek ve büyük acılar içinde uyanmaya başladığını söyledi.
Babası Joe, balık avlamaktan döndüğünde kızının odasına girdiğinde, bacaklarının altındaki deride “şeker yumruları” olduğunu fark etti. Colleen, bu anı şöyle anlatıyor: “Kız kardeşim çığlık atıyordu. Babam bacaklarını ovuşturmaya başladı ve hemen hastaneye götürdük.”
Aile, 3 Ocak 1970’te – Joe ve Kaye’in 22. evlilik yıldönümünde – gece 2’de hastaneye yetişti. Edwarda, bilincini kaybetmeden önce annesine “beni bırakmayacağına söz ver” dedi. Annesi ise “Tabii ki bırakmam. Seni asla bırakmam sevgilim” diye cevap verdi ve bu sözünü tuttu.
Kaye, kalan hayatını kızının bakımı için harcayarak zorlu bir günlük rutine katlandı. Edwarda’yı evde tutma kararı, büyük tıbbi masraflara neden oldu ve 2007 yılına gelindiğinde 200.000 dolar borcu vardı.
Kaye, 80 yaşında 2008 yılında vefat edene kadar hiç Edwarda’nın yanından ayrılmadı. Joe ise kızının tıbbi masraflarını karşılamak için üç işte birden çalışırken 1977 yılında kalp krizinden hayatını kaybetti.
Kaye’nin ölümünden sonra, Edwarda’nın kız kardeşi Colleen işini bırakarak tam zamanlı bakıcı olarak annesinin yerini aldı. Colleen, “İki kere düşünmedim bile. O benim kız kardeşim. Ve onu seviyorum” diyerek fedakarlıkla kız kardeşine bakmaya devam etti.
Bu hikaye, Edwarda’nın 42 yıl boyunca komada kalmasının ardındaki aile bağını ve sevgiyi anlatıyor. Aile, yaşadıkları zorlu süreçte birbirlerine destek olmayı ve sevdiklerine sahip çıkmayı başardı. Edwarda’nın hayatı, trajik olayların ortasında bile ailenin bir arada kalma ve sevgiyle birbirine bağlı kalma gücünü gösteriyor.