Kadına yönelik şiddet, dünya çapında derin toplumsal, ekonomik ve psikolojik sonuçlar doğuran ciddi bir sorundur. Her yıl milyonlarca kadın, şiddet ve istismara uğramakta ve bunun sonucunda hayat kaliteleri ciddi şekilde zarar görmektedir. Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel bir mesele olmayıp, toplumsal eşitsizliklerin, kültürel normların ve hukuksal eksikliklerin bir yansımasıdır. Bu bağlamda, uluslararası toplum, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla çeşitli sözleşmeler ve anlaşmalar geliştirmiştir. Bu yazıda, kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası sözleşmelerin tarihsel gelişimi, önemli sözleşmeler ve bu sözleşmelerin küresel ölçekteki etkileri ele alınacaktır.
- Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Uluslararası Yasal Çerçeve
Kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası sözleşmelerin tarihi, 20. yüzyılın ortalarına kadar uzanır. Ancak, kadına yönelik şiddet konusu, ilk başlarda genellikle aile içi bir mesele olarak görülmüş ve bunun ulusal yasal düzenlemelerle çözülmesi gerektiği düşünülmüştür. 1948 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğunu ilk kez dünya çapında dile getiren önemli bir belgedir. Ancak, kadına yönelik şiddetin yalnızca bir hak ihlali olarak tanımlanması, bu sorunun derinlemesine ele alınmasını sağlamakta yeterli olmamıştır. Bu nedenle, daha spesifik ve kapsamlı uluslararası sözleşmelerin geliştirilmesi ihtiyacı doğmuştur. - Kadına Yönelik Şiddetle İlgili Önemli Uluslararası Sözleşmeler
Birleşmiş Milletler (BM), kadına yönelik şiddetle mücadelede öncü bir rol oynamış ve bu soruna dair bir dizi uluslararası düzenleme ve sözleşme geliştirmiştir. Aşağıda, bu konuda önemli uluslararası sözleşmeler ve anlaşmaların bir kısmı ele alınacaktır:
2.1. Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme (CEDAW)
Kadına yönelik şiddetle ilgili en temel uluslararası belge, 1979 yılında kabul edilen Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme (CEDAW)’dır. CEDAW, kadınların her alanda eşit haklara sahip olmalarını sağlamayı amaçlayan bir sözleşmedir ve kadına yönelik şiddeti de ayrımcılığın bir biçimi olarak tanımlar. Sözleşme, kadınlara yönelik her türlü şiddetin, cinsel, psikolojik veya ekonomik ayrımcılıkla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.
CEDAW, imzalayan devletleri, kadınlara yönelik şiddeti engellemeye yönelik yasal düzenlemeler yapmaya ve şiddet mağdurlarına destek sunmaya zorlar. Ayrıca, kadınların eşitliklerini güvence altına almak için eğitim, sağlık ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının oluşturulmasını teşvik eder. Ancak, CEDAW’nın bağlayıcı niteliği bulunmamaktadır; bu da, sözleşmenin uygulamaya konulmasında çeşitli zorluklara yol açmaktadır.
2.2. İstanbul Sözleşmesi (Avrupa Konseyi Konvansiyonu)
Kadına yönelik şiddetle ilgili en kapsamlı ve bağlayıcı uluslararası sözleşmelerden biri, 2011 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’dir. Resmi adıyla Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konvansiyonu, kadına yönelik şiddetle mücadelede kapsamlı bir çerçeve sunar. İstanbul Sözleşmesi, şiddetin önlenmesi, mağdurlara yönelik koruma önlemleri, faillerin cezalandırılması ve toplumsal farkındalığın artırılması gibi temel alanlarda devletlere yükümlülükler getirir.
İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliklerinden biri, sözleşmeye taraf devletlerin, kadına yönelik şiddetle ilgili çeşitli tedbirler almakla yükümlü olmalarıdır. Sözleşme, devletleri şiddetle mücadelede etkin mekanizmalar kurmaya, mağdurlara acil yardım hizmetleri sağlamaya ve faillerin cezalandırılmasını garanti altına almaya zorlar. Bunun yanı sıra, kadınların şiddetten korunabilmesi için eğitim, destek ve sığınma evleri gibi hizmetlerin sunulmasını teşvik eder. İstanbul Sözleşmesi, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitimler vererek, toplumda kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlamaktadır.
2.3. Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddet Raporları
Birleşmiş Milletler, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair bir dizi öneri ve kılavuz yayımlamaktadır. 1993’te kabul edilen Kadına Yönelik Şiddet Hakkında BM Bildirgesi, şiddetin her biçiminin bir insan hakkı ihlali olduğunu ve devletlerin, kadına yönelik şiddeti engellemek için gerekli tüm yasal ve toplumsal önlemleri alması gerektiğini belirtmektedir. BM, aynı zamanda dünya genelinde kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda her yıl raporlar yayınlayarak, gelişmeleri izlemektedir.
- Uluslararası Sözleşmelerin Etkileri
Kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası sözleşmelerin, devletler üzerinde çeşitli etkileri olmuştur. Bu sözleşmelerin imzalanması, genellikle şiddetle mücadele konusunda yasal reformlara ve toplumsal değişimlere zemin hazırlamıştır. Ancak, etkiler yerel düzeyde oldukça çeşitlidir ve bazı durumlarda bu sözleşmelerin uygulanması güçlüklerle karşılaşmaktadır.
3.1. Yasal Reformlar ve Düzenlemeler
İstanbul Sözleşmesi gibi bağlayıcı sözleşmelerin kabulü, birçok ülkede kadına yönelik şiddetle ilgili yasaların güçlendirilmesine yol açmıştır. Birçok ülke, kadına yönelik şiddeti suç sayan yasalar çıkarmış ve bu yasaların uygulanmasına dair düzenlemeler yapmıştır. Ancak, bazı ülkelerde, sözleşmelere taraf olunmasına rağmen, uygulamada eksiklikler ve yasal boşluklar hala mevcuttur.
3.2. Toplumsal Farkındalık ve Değişim
Uluslararası sözleşmeler, toplumsal farkındalığın artırılmasına önemli katkılar sağlamıştır. Kadına yönelik şiddetle ilgili medya kampanyaları, eğitim programları ve kamu hizmetleri bu sözleşmelerin sağladığı birer araçtır. Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin etkisiyle, birçok ülkede şiddetle mücadele eden sivil toplum kuruluşları daha görünür hale gelmiş ve kadınların hakları konusunda daha fazla ses çıkarmaya başlamıştır.
3.3. Zorluklar ve Eleştiriler
Uluslararası sözleşmelerin etkisi, her zaman beklenen ölçüde olmamaktadır. Birçok ülke, sözleşmelere taraf olmasına rağmen, uygulamada gerekli önlemleri almakta yetersiz kalmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, toplumsal normlar ve kültürel engeller nedeniyle kadına yönelik şiddetle mücadelede zorluklar yaşanabilmektedir. Ayrıca, bazı ülkeler, kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair sözleşmeleri tam olarak uygulamamakta veya geri çekilme kararı alabilmektedir.
Kadına yönelik şiddet, küresel bir insan hakları ihlali olarak tanınmakta ve uluslararası toplum bu soruna karşı etkin bir şekilde mücadele etmeye çalışmaktadır. CEDAW, İstanbul Sözleşmesi ve BM bildirgeleri gibi uluslararası sözleşmeler, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli adımlar atılmasını sağlamıştır. Ancak, bu sözleşmelerin etkili olabilmesi için devletlerin, yasal düzenlemeleri hayata geçirmeleri, toplumsal farkındalık yaratmaları ve şiddetle mücadele konusunda samimi bir şekilde adımlar atmaları gerekmektedir. Bu alandaki uluslararası işbirliği ve çabalar, daha güvenli ve eşitlikçi bir dünya yaratma yolunda kritik bir rol oynamaktadır.