ELAZIĞ’da Dilara Günana’nın 4 Mayıs 2024’te kaybolmasından sonra 9 gün sonra cansız bedenine ulaşılmasına ilişkin yürütülen davada, toplam 4 sanığın yargılanmasına devam edildi. Dava süreci, Elazığ 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü ve tutuklu sanık Volkan Kaplan duruşmaya katıldı. Ancak duruşmayı izlemeye gelen siyasi parti temsilcileri ve bazı sivil toplum örgütü temsilcileri, duruşma salonuna alınmayacakları yönündeki karara itiraz etti. Bunun üzerine her siyasi parti ve platformdan birer temsilci duruşmayı izlemeye devam etti.
Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki görüşünü hazırlamak üzere süre talep etti ve duruşma 12 Ocak 2026’ya ertelendi. Dilara Günana’nın cansız bedeni Elazığ Sedeftepe Köyü’nde 4 Mayıs 2024 tarihinde bulunmuştu ve yürütülen soruşturma sonucunda Volkan Kaplan hakkında “kasten öldürme”, babası Yaşar Kaplan hakkında suça yardım, annesi Nesrin ile kardeşi Serkan Kaplan hakkında da “suç delillerini gizleme” suçlamalarıyla dava açıldı.
Elazığ Kadın Platformu üyeleri, duruşmanın ardından Elazığ Adalet Sarayı önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Platform Sözcüsü Esin Coşkun, yaptığı açıklamada, kadın cinayetlerinin toplumsal ve politik bir mesele olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Sadece bir kadın daha yaşama hakkından mahrum bırakıldığı için değil, bir toplum susturulmasın diye toplandık. Dilara Günana’nın adı bu ülkenin utanç tarihine bir kez daha kazınmasın diye toplandık. Kadınlar öldüğünde aslında bir ülke toprağa gömülür. Kadınlar öldüğünde aslında bir ülke toprağa gömülür. Bizler kadınların ölümünü aile içi mesele, kıskançlık, adi öfke olarak adlandıran o dilin karşısındayız. Erkek şiddetinin toplumsal ve politik bir mesele olduğunu her defasında haykırmaya devam edeceğiz. Kadın cinayetleri bireysel değildir; sistematik, örgütlü ve devletin rızasızlık politikaları ile beslenmektedir. Kadınların yaşam hakkını pazarlık konusu yapmayın. Hiçbir tahrik bahanesi, pişmanlık sözü bir cinayeti hafifletemez. Adalet erkek egemenliğinin değil, yaşamın tarafında olmalıdır. Dilara’nın yaşamı bir istatiksel veri değil, direniştir. O direnişin devamı biziz. Kadınların özgürce, korkusuzca, şiddetsiz bir yaşam kurma hakkı için, sokaklarda, adliyelerde ve meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Dilara’nın çıkmayan sesiyiz. Toprağa gömülmüş kadınların çığlığıyız. Bizim hayatlarımız sizin yasalarınıza sığmayacak. Her öldürülen kadının ardından büyüyen öfke bu ülkenin değişmeyen vicdanıdır.”


